27 Ağustos 2017 Pazar

Sınai Haklar ve Entegre Devreler




Sınaî haklar (industrial property rights) ise patent, marka ve tasarım gibi hakları kapsayan bir üst kavramdır. Sınai haklar; buluşu yapanlara, tasarım ve özgün çalışmaların ilk uygulayıcıları ile marka ve ticaret unvanı gibi ayırt edici ad ve işaretleri taşıyan ürünleri üretmek, satmak ve hizmetleri sunmak gibi yetkileri belirli sürelerle sahiplerinin tekeline bırakan gayri maddi haklardır. Bu durumu, buluş ya da unsurları ortaya koyanları, ilerlemeye/gelişmeye sağladıkları katkılarından dolayı bir nevi ödüllendirmek ve teşvik etmek olarak algılamak/değerlendirmek mümkündür. Ülkemizde de, belli başlı sınai haklar şunlardır: 
• Patentler ve Faydalı Modeller,
• Markalar,
• Endüstriyel Tasarımlar,
• Coğrafi İşaretler,
• Entegre Devre Topoğrafyaları.



Hukuk Genel Kurulu         2013/2356 E.  ,  2015/1440 K.
  •  

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/05/2012
NUMARASI : 2012/42-2012/120

Taraflar arasındaki “haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.07.2009 gün ve 2007/11 E., 2009/195 K sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 31.10.2011 gün ve 2010/3229 E., 2011/14640 K sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkilinin “MEYVELER” konulu stok fotoğraf CD’sinin telif haklarına sahip olduğunu, Kültür Bakanlığı’na 19.11.1997 tarihinde yayıncı olarak kod numarası alarak kaydedildiğini, davalının müvekkiline ait CD’de yer alan fotoğraflardan "Çilek" fotoğrafını lisanssız olarak "Karya Pudra Şekeri-Çilekli" ibareli ürün ambalajı üzerinde kullanarak haksız kazanç elde ettiğini ileri sürerek davalının bu eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’i ve ref'ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, "MEYVELER" konulu Stok Foto CD'sinin 1998 yılında piyasaya sürüldüğü ve fotoğrafın davacıya ait olduğu hususunun kanıtlanamadığını, müvekkiline ait ambalajdaki görünümün 21.12.1999 tarihinde "gıda ambalaj deseni" ile tasarım olarak tescil edildiğini, CD içindeki fotoğraftan sorumlu tutulamayacaklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının Kültür ve Turizm Bakanlığından kod numarası aldığı, ancak “Meyveler” adlı fotoğraf CD’sinin kayıt ve tescilini yaptırmadığı, bu nedenle Bakanlığa örnek CD ibraz edilmediği, orijinal CD üzerinde davacının adının bulunması karşısında, CD de yer alan fotoğrafların davacıya ait bulunduğunun kabulü gerektiği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yazısına göre "K..." markalı Ç.... Pudra Şekeri üzerindeki etiketin davalıya ait üretim izin bilgilerini içerdiği, dolayısıyla davacıya ait resimlerin, davalının üretip piyasaya sunduğu ürünlerin ambalajlarında izinsiz olarak kullanıldığı hususunun kanıtlandığı, davalı adına kötüniyetli ve davacıdan izinsiz olarak tescil edilen tasarımın bu sonucu değiştirmeyeceği, davacıya ait ticari amaçla taşıyıcı araçlara kaydedilmiş resimleri, izinsiz olarak çoğaltıp, ürün etiketlerinde kullanmak suretiyle yaymaktan ibaret eylemin FSEK 84. maddesi yollamasıyla, TTK'nın 56 vd. maddeleri çerçevesinde haksız rekabet teşkil ettiği, açıkça kötüniyetli tescile dayalı olarak davalı kullanımına cevaz verilemeyeceği, davacının tasarımın hükümsüzlüğü istemli dava açmaya zorlanamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının davacıya ait CD ortamında kayıtlı "MEYVELER" adlı fotoğraflardan "ÇİLEK" fotoğrafını "K......İ" ibareli ürün ambalajlarında kullanmasının FSEK'in 84 ve TTK'nın 56. vd. maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu kullanımın men ve ref'ine, tazminata ilişkin davacının fazlaya dair haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tazminat hakları saklı tutulmak kaydıyla haksız rekabetin tespiti, men'i ve ref'i istemine ilişkindir. Endüstriyel tasarım tescil belgesine göre, davalının davaya konu çilek fotoğrafını 29.12.1999 tarihinde TPE nezdinde gıda ambalaj deseni olarak tescil ettirdiği, bu tasarıma dayalı olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın 11.06.2001 tarihli izni ile üretim yaptığı ve bu deseni ambalaj üzerinde tescile uygun şekilde kullandığı sabittir. Davacı vekili, davalı tarafından kullanılan fotoğrafın 19.11.1997 tarihli 'Meyveler' isimli CD'de yer alan müvekkiline ait fotoğraf olduğunu ileri sürerek bu davayı açtığına ve tasarımın hükümsüzlüğü isteminde bulunmadığına göre, davalının kullanımının endüstriyel tasarım tesciline dayalı ve bu tescile uygun bir kullanım olduğu dikkate alındığında, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davaya konu CD de yer alan fotoğrafların davacıya ait olduğu, davacıya ait resimlerin, davalının üretip piyasaya sunduğu ürünlerin ambalajlarında izinsiz olarak kullanıldığı hususunun kanıtlandığı, davalı adına kötüniyetli ve davacıdan izinsiz olarak tescil edilen tasarımın bu sonucu değiştirmeyeceği, davacıya ait ticari amaçla taşıyıcı araçlara kaydedilmiş resimleri izinsiz olarak çoğaltıp, ürün etiketlerinde kullanmak suretiyle yaymaktan ibaret eylemin FSEK 84. maddesi yollamasıyla TTK'nın 56 vd. maddeleri çerçevesinde haksız rekabet teşkil ettiği, açıkça kötüniyetli tescile dayalı olarak davalı kullanımına izin verilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının davacıya ait CD ortamında kayıtlı "MEYVELER" adlı fotoğraflardan "ÇİLEK" fotoğrafını "K.....Rİ" ibareli ürün ambalajlarında kullanmasının FSEK'in 84 ve TTK'nın 56. vd. maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu kullanımın men ve ref'ine ve tazminata ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu fotoğrafın davalı tarafından endüstriyel tasarım tesciline dayalı olarak kullanılması nedeniyle davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuyla, davayı konu “çilek” fotoğrafının 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun (FSEK) 5/4 maddesi kapsamında plastik-estetik değer taşıyan “fotoğrafik bir eser” olmadığı belirlenmiş olduğundan uyuşmazlığın çözümü için FSEK 84. maddesinin açıklanması gereklidir.
Anılan yasanın 84. maddesi aynen; “Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.
Tecavüz eden tacir olmasa bile birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında haksız rekabete mütaallik hükümler uygulanır.
Eser mahiyetinde olmıyan her nevi fotoğraflar, benzer usullerle tesbit edilen resimler ve sinema mahsulleri hakkında da bu madde hükmü uygulanır.” düzenlemesini içermektedir.
Davaya konu fotoğrafın davalı adına tescilli “Gıda Ambalaj Deseni” başlıklı 7605 nolu çoklu endüstriyel tasarım tescilinde kullanılmış olması nedeniyle bu aşamada endüstriyel tasarım hukukuna ilişkin açıklama yapılması gereklidir.
554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (554 s. KHK) ile koruma altına alınmak istenen tasarım, kavram olarak; bir ürün veya ürün parçasının görünümüdür (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, ,İstanbul 2012, Beşinci Bası, s.661).
554 s. KHK’nin 3. maddesindeki tasarım tanımı ise; “bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü” şeklindedir.
Korumanın kapsamı, ürünün görünüm özellikleriyle sınırlıdır (Karahan/Suluk/Saraç/Nal; Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Ankara 2012, s. 285).
Bir endüstriyel tasarımın 554 s. KHK hükümlerine göre korunabilmesi için tasarımın tescil edilmesi gereklidir. Bu tescil ilkesi, tescilsiz tasarımların korunmayacağı anlamına gelmez. Tescilsiz tasarımlar genel hükümlere göre korunacaktır (Tekinalp, a.g.e. s.674).
Tescilli bir tasarımın, hukuken korumadan yararlanabilmesi için bazı özelliklere sahip olması gerekir ki; bunların en başında kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olmama hali gelir (m.9). 554 s. KHK’de, yeni ve ayırt edici nitelikteki tasarımlar korunmaktadır.
Bu aşamada belirtilmedir ki, TPE, başvuruya konu tasarımın yeni ve ayırt edici nitelik taşıyıp taşımadığını incelememektedir (Esas İnceleme). TPE, sadece, başvuruda gerekli evrakın verilip verilmediği, başvuru ücretinin yatırılıp yatırılmadığı gibi şekli hususları inceler (Şekli İnceleme). Şekli eksikliği bulunmayan ya da eksikleri giderilen bir başvuru, aylık periyotlarla çıkan Resmi Endüstriyel Tasarımlar Bülteninde yayımlanır. Başvuru sahibi, pazara henüz çıkarmadığı ürüne ait tasarımın rakiplerce taklit edileceği endişesini taşıyorsa yayın ertelemesi talep edebilir. Bu durum özellikle moda sektörü bakımından önem taşımaktadır. Yayını takip eden üçüncü kişiler, başvuruya itirazda bulunabilir. İtiraz, yayın tarihinden itibaren altı ay içinde yapılabilir. İtiraz sahibi, başvuruya konu tasarımın yeni ve ayırt edici nitelikte olmadığını ispatlamalıdır. İtiraz dilekçesi ile birlikte TPE'ye bilgi ve belge sunulmalıdır. TPE'nin Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK), itiraz sahibinin dosyaya sunduğu bilgi ve belgelerle sınırlı bir inceleme yapar. İtiraz üzerine YİDK, başvuruyu esas incelemeye alır. Yani başvuruya konu tasarımın yenilik ve ayırt edici nitelik şartlarını taşıyıp taşımadığını inceler. altı aylık askı süresince itiraz yapılmamışsa, başvurusu esas incelemeye tabi tutulmaksızın başvuru sahibine tasarım belgesi verilir.
İtirazı reddedilen üçüncü kişiler veya itiraz üzerine başvurusu geri çevrilen başvuru sahibi, 60 günlük süre içinde Ankara' daki ihtisas mahkemelerinde TPE kararının iptalini talep edebilir. Başvuru sahibinin açacağı iptal davasında husumet, itiraz sahibi ile TPE' ye birlikte yöneltilir (Karahan/Suluk/ Saraç/ Nal; y.a.g.e.; s.283).
Ülkemizde tasarım tescilleri bakımından yayıma dayalı itiraz sistemi benimsenmiştir. Çünkü esas incelemeyi yapmak oldukça zaman alıcı ve masraflı bir iştir. Kaldı ki, esas inceleme sistemini benimseyen ülkelerde bu incelemeye tabi tutulan tasarımların birçoğu daha sonra mahkemeler tarafından özgün olmadığı gerekçesiyle iptal edilmektedir. Bu da göstermektedir ki, pratikte esas inceleme sağlıklı bir şekilde zaten yapılamamaktadır. Bu inceleme esasen uyuşmazlık halinde mahkemeler önünde yapılabilmektedir.
Türk Hukukunda “hükümsüzlük” ancak mahkeme önünde ileri sürülebilir. TPE, bir tasarımın hükümsüz olup olmadığı konusunda karar veremez. Ancak itiraz prosedürü çerçevesinde TPE YİDK, tasarımın koruma şartlanın karşılanmadığı gerekçesiyle başvuruyu reddedebilir (Karahan/Suluk/ Saraç/Nal; y.a.g.e., s.290)
Hangi hallerde mahkemelerce hükümsüzlük kararı verileceği 554 s. KHK’nin 43. maddesinde sayılı olarak (numerus clausus) belirlenmiştir. Bunlar, tasarımın yeni ve ayırt edici nitelikte olmaması, teknik fonksiyonun tasarım şekillendirmesi, tasarımın kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı olması, tasarımın gerçek sahibinin başkası olması, sonradan kamuya açıklanmış olmakla birlikte, aynı veya benzer başka bir tasarımın başvuru (veya varsa rüçhan) tarihinin daha önce olması halleridir.
Açıklanan bu madde (554 s. KHK m.43) uyarınca verilen hükümsüzlük kararları geriye etkilidir. Bu hususun düzenlendiği 554 s. KHK nin ‘Hükümsüzlüğün Etkisi’ başlıklı 45/1. maddesi aynen; “Tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, kararın sonuçları geçmişe etkili doğar. Bu nedenle, tasarım başvurusu veya tesciline hukuki bakımdan bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan koruma, hükümsüzlük kapsamında doğmamış sayılır.” şeklindedir.
Bu yasa hükmü uyarınca; bir tasarımın hükümsüzlüğüne karar verildiği takdirde KHK ile sağlanan koruma “doğmamış sayılır”. Doğmamış sayılma hem başvuru hem de tescil ile ilgilidir. Yokluğun sonucu; başvuru ve tescile dayalı olarak oluşan hakların hiç doğmadıklarının, hukuki ilişkilerin hiç kurulmadıklarının belirtilmesidir.
Kötüniyetli tescilleri önlemek için 554 s. KHK kendi içerisinde koruma mekanizması öngörmüştür. 554 s. KHK’nin 43. maddesindeki düzenleme uyarınca “doğmamış” sayılan endüstriyel tasarım tesciline dayalı olarak tescil sahibinin üçüncü kişilere verdiği zararların tazmini yoluna gidilebilecektir.
Somut olayda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında, davayı konu “çilek” fotoğrafının FSEK 5/4 kapsamında “fotoğrafik bir eser” olmadığı, bu nedenle ancak aynı yasanın 84/3 hükmü uyarınca haksız rekabet hükümleri çerçevesinde himaye görebileceği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı gibi davacının daha önceden hak sahibi olduğu fotoğrafın davalı adına daha sonra 29.12.1999 tarihinde tescil edilen 7605 nolu “Gıda Ambalaj Deseni” başlıklı çoklu endüstriyel tasarım tescilinde kullanılmış olduğu da dosya kapsamıyla sabit görülmüştür.
Bu itibarla, davacının eser mahiyetinde olmayan fotoğraftan kaynaklanan haklarını FSEK 84. maddesi kapsamında davalıya karşı ileri sürmesi önündeki somut olaya özgü engelin, yukarıda açıklanan ve ülkemizde kabul edilmiş olan endüstriyel tasarım tescil sitemi olduğu görülmektedir. Zira, davalı taraf, Türkiye’deki endüstriyel tasarım tescillerinde uygulanan incelemesiz sistemden yararlanarak tescilini sağladığı tasarımını kullanırken 554 s. KHK’nin sağladığı haklardan tasarımı hükümsüz kılınmadıkça yararlanacaktır. Hemen belirtilmelidir ki hak sahiplerinin, tasarım tescillerine karşı yukarıda açıklanan 554 s. KHK’nin 43. maddesi kapsamında hükümsüzlük davası açma imkânları tanınmış durumdadır.
O halde, davaya konu fotoğrafı kendi adına tescilli endüstriyel tasarımda kullandığı ileri sürülen davalıya karşı bu tasarımın hükümsüzlüğü istemiyle dava açılarak sicilden terkini sağlanmadığı sürece, davalının endüstriyel tasarım tesciline dayalı kullanımına karşı FSEK 84. maddesi uyarınca haksız rekabet hükümlerine dayanılarak hak iddia edilemeyecektir.
Bu durumda, endüstriyel tasarım tesciline dayalı davalı kullanımına karşı davanın reddinin gerektiğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 27.05.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.


Hukuk Genel Kurulu         2013/1954 E.  ,  2015/1202 K.
  •  

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/07/2011
NUMARASI : 2011/19 E-2011/171 K.

Taraflar arasındaki “markanın hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 3.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince asıl davada maddi tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı N.. A.. hakkındaki davanın reddine, davalı şirket hakkındaki davanın kabulüne; birleşen davanın kabulüne dair verilen 02.07.2008 gün ve 2007/159 E.-2008/177 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili ile davalılardan A.. A.. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 11.11.2010 gün ve 2009/5787 E.- 2010/11667 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacılar vekili, müvekkili A.. O..’nun (35) yıldır sahibi bulunduğu sağlık kuruluşlarında yaklaşık (10) yıldan bu yana “Universal Hospital Group” unvan ve markasını kullandığını, davacı şirketin de bu unvan ve markayı kullanmasına muvafakat ettiğini, davalının anılan unvan ve markayı kendi hastanelerinde izinsiz kullandığını ileri sürerek, eylemin durdurulmasını, (150) milyar TL maddi ve manevi tazminatın faiziyle tahsilini ve kararın üç gazetede ilanını, birleştirilen davada ise davacı A.. O.. vekili, davalı şirketin 05.08.2002 tarihinde tescil edilen Adana Universale Hastanesi” markasının hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiş, tazminat talebini daha sonra atiye bırakmıştır.
Davalılar vekili, tarafların farklı bölgelerde faaliyette bulunduğunu, unvanlar arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkili şirketin tescilli hizmet markasını kullandığını savunarak her iki davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, birleştirilen davanın kabulüne, asıl davanın kısmen kabulü ile dava tarihinde markaya tecavüz mevcut olup dava açmakta haklı bulunan davacı lehine vekalet ücreti tayinine, tecavüz oluşturan fiillerin durdurulması isteminin reddine karar verilmiş, taraf vekillerinin temyiz istemi üzerine Dairemizce, (asıl davada davalı N.. A..'ın hukuki durumunun tartışılmaması ve hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmaması gerekçesiyle asıl davada davalı N.. A.. yararına, “davanın açıldığı 31.07.2002 tarihi itibariyle davacı tarafın tescilli hizmet markasına ve işletme adına tecavüz sabit görüldüğüne nazaran dava dilekçesinin sonuç bölümünün B bendinde yer verilen unvan ve markaya tecavüz oluşturan fiillerin durdurulması, davalı şirketin tabela, reklam, matbu evrakına ve diğer gereçlerine el konulması, ismin kullanıldığı ruhsat, resmi belge, internet, ticaret sicili, meslek odaları gibi türlü resmi kayıtlardan, uluslararası yayın ve belgelerden silinmesi yolundaki istemlerin somut olarak yerindeliği, karşılanabilirliği değerlendirilerek işletme adı ve markaya tecavüzü önleyici ve sonuçlarını ortadan kaldırıcı biçimde hüküm kurulma gereğine işaret edilerek) davacılar yararına bozulmuş, mahalli mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davalılardan N.. A.. hakkında unvan ve markaya tecavüzde bulunduğu iddiası mevcut ise de, A.. A..'nin 10 yönetim kurulu üyesinden biri olması, hastanede başhekim olması sebebiyle ve fiilden bizzat sorumlu olduğuna dair belge ve delil sunulmamış olması sebebiyle şahsen sorumlu tutulamayacağı, fiilin sorumlusunun tüzel kişiliği haiz olan diğer davalı şirket olduğu, asıl davanın 31.07.2002 tarihinde açıldığı, her davanın açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilmesi gerektiği, davalının birleşen dosya ile hükümsüzlüğüne karar verilen 2002/19632 sayılı “Şekil + Adana Üniversal Hastanesi” ibareli markanın 05.08.2002 tarihinde tescil edildiği, dava tarihinde davalının tescilli bir marka başvurusunun dahi olmadığı gerekçesiyle asıl davada; tazminat talepleri atiye terk edildiğinden bu taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davalı N.. A.. hakkındaki davanın reddine, davalı A.. A.. hakkındaki unvan ve markaya tecavüzün durdurulmasına yönelik davanın kabulüne, birleşen davanın ise kabulü ile, davalı adına tescilli 2002/19632 sayılı “Şekil + Adana Universale Hastanesi” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davalı şirket vekili ile asıl ve birleşen davada davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin temyiz istemine gelince; Asıl davada dava, davalı şirket yanında davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve şirketin işlettiği hastanenin başhekimi olan N.. A..'a yöneltilmiştir. Bu davalı, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve şirketin işlettiği hastanenin başhekimi olduğuna, dava ise, marka hakkına tecavüzün önlenmesi istemiyle açılmış olmasına göre, dosyadaki fotoğraf ve diğer deliller nazara alındığında, davalı N.. A..'ın marka hakkına tecavüz eylemini işlediğinin kabulü gerekir.
Bu durumda, mahkemece, davalı N.. A.. aleyhine açılan marka hakkına tecavüz davasının kabulüne karar verilmek gerekirken, eksik inceleme ile bu davalı bakımından davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDENLER : Davacılar vekili ile davalılardan A.. A.. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; markaya ve unvana tecavüzün men’i, tazminat ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
Davacılar vekili asıl davada, müvekkili A.. O..’nun 35 yıldır sahibi bulunduğu sağlık kuruluşlarında yaklaşık 10 yıldır “Universal Hospitals Group” unvan ve markasını kullandığını, bu unvanı 30.04.1997 tarihinden itibaren geçerli marka olarak TPE nezdinde tescil ettirdiğini, aynı isimle hastane ruhsatı aldığını, diğer müvekkili şirketin de bu unvan ve markayı kullanmasına muvafakat ettiğini, davalının anılan unvan ve markayı kendi hastanelerinde izinsiz olarak kullandığını ileri sürerek, davalı tarafın müvekkilinin unvan ve markalarına tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulmasını, 150.000.00 TL maddi ve manevi tazminatın faiziyle tahsilini ve kararın ilanını, birleştirilen davada ise davalı şirketin 05.08.2002 tarihinde tescil edilen Adana Universale Hastanesi markasının hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiş, tazminat talebini daha sonra atiye bırakmıştır.
Davalılar vekili, her iki davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulü ile maddi tazminat talebi atiye bırakıldığından karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davanın kabulü ile davalı adına tescilli “Adana Universale Hastanesi” markasının hükümsüzlüğüne dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece, asıl davada davalılardan N.. A.. hakkında ve dava dilekçesindeki taleplerin tamamı hakkında hüküm verilmemiş olması nedenleri ile bozulmuştur.
Mahkemece; uyulan Özel Daire bozma ilamına göre, asıl dava yönünden, tazminat talepleri atiye terk edildiğinden bu taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davalı N.. A..'ın, davalı Adana Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş'nin 10 yönetim kurulu üyesinden biri olup, hastanede başhekim olması sebebiyle ve fiilden bizzat sorumlu olduğuna dair belge ve delil sunulmamış olması sebebiyle şahsen sorumlu tutulamayacağı, fiilin sorumlusunun tüzel kişiliğe haiz olan diğer davalı şirket olduğu anlaşılmakla bu davalı hakkındaki davanın reddine; dava tarihi itibarıyla davalının tescilli bir markasının bulunmadığı, davaya konu her iki marka arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu ve davalılarca ticaret unvanı ve markasal kullanımının davacı markasına tecavüz teşkil ettiğinden, davalı A.. A.. hakkındaki davanın kabulü ile, davalı şirketin tabela, reklam, ve matbu evraklarda davacı şirketin markası ile iltibas oluşturan "Adana Universale Hastanesi" ibaresini taşıyan kullandığı materyallere el konulmasına, bu ibarelerin kullanıldığı ruhsat resmi belge, internet sitesi, ticaret sicili, meslek odaları gibi kayıtlardan uluslararası yayın ve belgelerden ibarenin silinmesine, birleşen dava yönünden, davanın kabulü ile davalı adına tescilli 2002/19632 sayılı Adana Universale Hastanesi ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilerek direnme kararı verilmiş, direnme kararını davacılar vekili ile davalılardan A.. A.. vekili temyize getirmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı şirket yönetim kurulu üyesi ve davalı şirketçe işletilen hastanenin başhekimi olan N.. A..'ın dava konusu marka hakkına tecavüz eyleminden sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce davacılar vekiline yapılan karar tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı ile varılacak sonuca göre davacılar vekilince 21.11.2012 tarihinde yapılan temyizin süresinde olup olmadığı hususu önsorun olarak tartışılmış, tebligatın usulüne uygun olarak yapıldığı oybirliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Markayı kullanma hakkı, münhasıran marka sahibine veya onun yetkilendirdiği kişiye aittir (ARKAN, Sabih: Marka Hukuku, Ankara 1997, c. II, sh. 212). Bir markanın tescilinden doğan hakların kapsamı 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’nin 9. maddesi ile tanımlanmıştır. Bu maddenin 1. fıkrasına göre, tescil olunan bir marka, sahibine her şeyden önce bu markanın "haksız kullanımının önlenmesini talep yetkisi" bahşeder. Böyle bir yetkinin doğabilmesi için, kullanımın haksız olması lazımdır (TEKİNALP, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, B. 3, İstanbul 2004, sh. 367, 377). Nitekim KHK’nın 61/1-a. maddesinde, 9. maddenin ihlali, “tecavüz teşkil eden” bir başka deyişle “haksız" fiil sayılmıştır.
Markanın kullanımını haksız kılan hallerden ilki, markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılmasıdır. Bu itibarla, korunması istenen marka ile kullanımının önlenmesi talep olunan işaretin aynı olması ve bunların aynı mal veya hiz­metlerle ilgili bulunmaları gerekir.
Haksız kullanım tarzlarından ikincisi, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılmasıdır. Haksızlık, tescilli bir markanın aynısının veya benzerinin aynı veya benzer mal veya hizmetler üzerinde kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal veya hizmetlerle benzer olmayan mal veya hizmetlerde kullanılması halinde, tescili istenen işaretin kullanılmasıyla tescilli markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterine zarar verecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması ise diğer bir haksız kullanım şeklidir. KHK’nın 8/4. maddesinden fıkrasındakinden farklı olarak, burada korunması talep olunan markanın "toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış" olması şart kılınmamıştır.
KHK.nın 9/2.maddesi dört bend halinde hangi kullanım tarzlarının yasaklanabileceğini göstermektedir. Buradaki sayma, tahdidî olmayıp, örnek kabilindendir (KARAN, Hakan- KILIÇ, Mehmet: Markaların Korunması 556 Sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Turhan Kitabevi, Ankara 2004, sh. 259-260-261).
KHK’nın 9/2-d bendinde haksız işaretin, bir kişinin iş evrakında veya reklamlarında kullanılması yasaklanmıştır. Buna göre, iş evrakı içine mektup, zarf, fatura, kartvizit, ticari defterler vs. girerken, reklamlara kataloglar, broşürler ve ilanlar örnek olarak gösterilebilir.
KHK’nın 61.maddesi ile de marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sınırlı olarak sayılmıştır. Marka sahibinin izni olmaksızın KHK’nın 9.maddesine aykırı biçimde bir markanın kullanımı marka hakkına tecavüz sayılmaktadır.
Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde:
Dosyada mevcut deliller ve anılan davalıya ait kartvizit örneğinden de görüleceği üzere davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve davalı şirketçe işletilen hastanenin başhekimi olan diğer davalı N.. A.. tarafından, davalı şirkete ait işletme adından bağımsız olarak, davacı tarafa ait tescilli marka ile iltibas yaratacak şekilde marka ve logonun kullanıldığı sabit olup bu hususun KHK’nın 9 ve 61.maddeleri anlamında marka hakkına tecavüz teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, anılan davalı aleyhine açılan marka hakkına tecavüz davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
O halde, Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacılar vekili ile davalılardan A.. A.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 15.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder