17 Aralık 2015 Perşembe

Eserin FSEK Kapsamında Korunmasının Koşulları

Bir Eserin FSEK Kapsamında Korunabilmesinin Koşulları

Fikri mülkiyet; telif hakları ve sınai haklar olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Telif hakları (copyrights) kendi içinde dört ana kategoriden oluşmaktadır. Bunlar: a- İlim ve edebiyat eserleri, b- Musiki eserleri, c- Güzel sanat eserleri, d- Sinema eserleri (görsel-işitsel eserler). Sahibinin hususiyetini taşıyan bu çalışmalardan doğan haklar münhasıran sahiplerine ait olup, üçüncü kişiler bu hakları izinsiz bir şekilde kullanamaz (5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m. 1/B-a, FSEK).

Bir şeyin FSEK anlamında eser olarak kabul edilmesi için iki unsurun birlikte var olması gereklidir. Bunlar “objektif unsur ve “subjektif unsur” olarak belirtilmektedir. Eser kavramının objektif unsuru, bir çalışmanın FSEK m.2-5 arasında yer alan eser gruplarından birisine dahil olmasıdır. Nelerin FSEK kapsamında korunacağı şekli olarak belirlendiğinden telif hukuku bakımından çoğu zaman objektif unsur tartışma dışıdır.

Eser kavramının subjektif unsuru “hususiyettir.” Hususiyet, FSEK’in temel kavramı olan "eser" açısından en önemli unsurdur. Telif hakkına dayanan talepler karşısında eserin, eser sahibine ait hususiyeti taşıyıp taşımadığının belirlenmesi gerekir. Hususiyet telif haklarının en önemli ayırt edici unsurudur. Bu çerçevede, FSEK’in korumasını bizatihi fikrin kendisini koruyacak şekilde genişletmek fikri mülkiyet korumasındaki dengeleri bozabilir[1]. Fikri ve sanat eserleri daha ziyade edebi ve sanatsal çalışmalardır[2]. Fikri çaba sarf edilerek meydana getirilen her ürün eser değildir. FSEK anlamında bir eserden söz edilebilmesi için söz konusu çalışmanın, sahibinin hususiyetini taşıması (subjektif koşul) ve FSEK’te öngörülen eser türlerinden birine girmesi (objektif koşul) gerekir (FSEK m. 1b/a)[3].

Tekinalp'e göre; “hususiyet, anlatımda (üslupta) olup sahibinin yaratıcılığına, yani sıradan olmamasına ve bu nedenle de bireysel ve öznelliği yakalama[4]” halidir. Yazara göre, “özgü olma ustalara ve başyapıtlara hastır. O nedenle hususiyet bu kadar dar bir alana hapsedilmemelidir." Tekinalp, FSEK anlamında eserdeki hususiyeti şöyle tarif etmiştir: "hususiyet sıradan olmamayı ifade eder”[5]. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 11.02.2002 tarih ve 2002/8275E, 2002/8839K sayılı içtihadında; “bir eserin sahibinin hususiyetini taşıyıp taşımadığı incelemesinin uzman bilirkişilerce belirlenebileceği görüşündedir.”Bir fikri ürünün eser olarak korunabilmesi için 5846 Sayılı FSEK hükümleri gereğince “eser” mahiyetinde olması gerekir. Eser mahiyetinde bahsedebilmek için söz konusu eserin “sahibinin hususiyetini” taşıması ve “sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş olması” gerekir.

Bu hususa ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 23.09.2013 tarih ve 2012/18307E, 2013/16333K sayılı bir diğer kararında bir şeyin FSEK kapsamında korunabilmesi için şöyle içtihat tesis etmiştir: 5846 sayılı FSEK hükümlerine göre, eser olarak korunan fikrin kendisi değil büründüğü şekil, başka bir deyiş ile fikrin ifade biçimidir. Bu ifade tarzı aynı kanunun 1/B maddesinde yer alan “sahibinin hususiyeti” yani anlatım biçimi “üslup”ta kendisini gösterir. Ayrıca da, eser sahibine ait fikri hak koruması hangi biçimde tanımlandığı, açıklandığı, şekillendirildiği veya eserde yer aldığına bakılmaksızın fikir, usul, yöntem, işlem, sistem, işletme metodu, kavram, prensip, keşif ve buluşları kapsamaz. Koşulları mevcut olduğu takdirde bu gibi buluş, yöntem ya da keşiflerin patent, faydalı model, haksız rekabet vb. hükümlerine göre korunması mümkündür.

Bir eserin sahibinin hususiyetlerini taşıması için eserin özgün olması yeterli olup yeni ve orijinal olması şart değildir (Yasaman s.33). Dolayısıyla eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır (Senai Olgaç s. 3). FSEK ile koruma altına alınan şey bizzat düşünce değil, bu düşüncenin ifade ediliş tarzıdır.

Tekinalp sert hususiyet aranma şartını eleştirerek FSEK anlamında bir eserin özgün olmasının çerçevesini çizmiştir. Yazara göre; “Özgü olma ustalara ve başyapıtlara hastır. Hususiyet bu kadar dar bir alana inhisar etmemelidir. Hususiyet sıradan olmamayı ifade eder.” Fikri bir emek sarf etmeksizin ortaya çıkarılan yaratıcı bir çalışmanın sonucu olmaktan uzak yatkınlık, alışkanlık sonucu ortaya konulan fikri ürünler eser olarak kabul edilemezler.

Av. Ferman Kaya



[1] SULUK, Cahit; ORHAN Ali; “Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku”, Arıkan Basım, 2005, İstanbul , Cilt: II, s. 120

[2] Age: s. 120

[3] Age: s. 141

[4] TEKİNALP, Ünal; “Fikri Mülkiyet Hukuku” 3. Bası, Beta, İstanbul, 2004, s. 93 vd.

[5] Age: s. 93 vd.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder