9 Temmuz 2015 Perşembe

Sıra Cetveli ve Hacze İştirak

Sıra Cetveli

İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK, 2004 sayılı Kanun) “sıra cetveli” başlıklı 140'ıncı maddesinin 1'inci fıkrasında “Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemeye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar.” ve yine aynı Kanunun “Cetvel Suretlerinin Tebliği” yan başlıklı 141'inci maddesi “sıra cetvelinin birer sureti icra dairesi tarafından alakadarlara tebliğ edilir.” şeklindedir.

“Cetvele itiraz” başlıklı 142'nci maddesinde ise “Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir. Dava basit muhakeme usuliyle görülür. İtiraz alacağın esas ve miktarına taallük etmeyip yalnız sıraya dairse şikayet yolu ile icra mahkemesine arzolunur.” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanunun 151'inci maddesi “Paylaştırma” başlıklı olup; “Rehin bedelinden masrafların çıkarılmasında ve artanın alacaklılar arasında paylaştırılmasında 138'inci madde hükmü tatbik olunur.


Sıra cetvelinin düzenlenmesinde gözönüne alınması gereken ilk husus, icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin varlığıdır. Bu şartların bulunması halinde takibe konu alacağın niteliğine göre sıra cetvelindeki yerinin doğru olmadığı iddia olunmuşsa, itiraz etmeyenleri etkilememek kaydı ile önce sıralamaya itiraz edenin ve itiraz edilen sıranın yerindeliğinin denetimi yapılacaktır.



Av. Ferman Kaya


Sıra cetveli ve hacze iştirak hususlarının tartışıldığı Yargıtay kararı.



Hukuk Genel Kurulu 2011/19-397 E., 2011/480 K.
SIRA CETVELİNE İTİRAZ
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 85 ]2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 88 ]2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 89 ]2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 100 ]1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 429 ]

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "sıra cetveline itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Alanya İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 31.03.2009 gün ve 2009/44 Esas, 2009/552 Karar sayılı kararın incelenmesi, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi'nin 30.09.2009 gün ve 2009/6976 - 8654 Esas ve Karar sayılı ilamı ile;

…Davacı vekili dava dışı borçlunun taşınmazının kamulaştırma bedelinin paylaştırılması için düzenlenen sıra cetvelinde üst sıraya alınan davalının ihtiyati haczinin usulüne uygun olmadığını, o tarihte üçüncü kişi nezdinde doğmuş bir alacak bulunmadığını; müvekkilinin takibine dayanak kılınan bononun keşide tarihi itibariyle ilk hacze iştirak ettirilmeleri ve satış bedelinin garameten paylaştırılması gerektiğini ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili üçüncü kişiye gönderilen 10.08.2005 tarihli haciz müzekkeresinde taşınmazın kamulaştırma bedeli üzerine haciz konulduğunun açıkça belirtildiğini, yapılmış bir kamulaştırma mevcutken, alacağın doğmadığından söz edilemeyeceğini ve davacının da İcra ve İflas Kanunu'nun 100 üncü maddesindeki şartları taşımadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İcra Mahkemesince davacının takibinin davalının haczinden sonra olduğu, hacze iştirak şartlarının sağlanamadığı, icra müdürünün iştirak haczi koyması doğru değil ise de paylaştırmanın haciz tarihine göre yapılmasının yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Üçüncü kişilerdeki mal, hak ve alacakların ne şekildehaczedileceği hakkındaki temel düzenleme İcra ve İflas Kanunu'nun 89 uncu maddesinde yer almaktadır. Davacı yanın haczi bu düzenlemeye uygun biçimde konulmuştur. Davalı yanın icra dosyasından gönderilen tezkere ancak mevcut bir paranın haczedilmesini sağlamaya yarar; bu tür tezkerelere itiraz yolu bulunmadığından, borcun üçüncü kişi zimmetinde sayılmasına ve gelecek paralar üzerine haciz konulduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. Üçüncü kişi Devlet Su İşleri'nin davalı yanca gönderilen tezkereye, alacak bulunmadığı şeklinde cevap verdiği tartışmasızdır. Bu durumda mahkemece davacının garame talebi de göz önüne alınarak, yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir... )

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, şikayet yoluyla sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir.

Davalı H…

…. U…

….. vekili, davanın reddini talep etmiştir.

Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda ısrar edilmiş, hükmü, davacı vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı tarafından, Alanya 1.İcra Müdürlüğü'nün 2005/4130 Esas sayılı dosyası ile yapılan haciz işleminin ve anılan İcra Müdürlüğünce düzenlenen sıra cetvelinin geçerli ve hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda vardır:

Taşınır (menkul) malların ne şekilde haczedileceği 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 85. ve 88. maddelerinde açıklanmıştır.

Borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır mallarıyla taşınmazlarından, alacak ve haklarından alacaklının ana, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarının haczolunacağı anılan yasanın 85. maddesinde, haczolunan paraların, banknotların, hamiline ait senetlerin, poliçeler ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ve diğer kıymetli şeylerin icra dairesince muhafaza edileceği ise 88. maddede anlatılmıştır.

Bu maddeye göre, taşınır bir malın haczedilebilmesi için, o malın somut olarak üçüncü kişinin elinde bulunması gereklidir.

Borçlunun üçüncü kişi elindeki mal, alacak ve diğer haklarının haczi ise aynı yasanın 89. maddesinde açıklanmıştır.

Bu maddeye göre,borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malının haczedilmesi halinde icra memuru; borçluya bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını haciz ihbarnamesi ile bildirir.

Bu haciz ihbarnamesine, üçüncü şahsın, borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın istihlak edilmiş veya kusuru olmaksızın telef olduğunu veya malın borçluya ait olmadığını veya malın kendisine rehnedilmiş olduğunu veya alacağın borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğunu iddia ederek haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etme hakkı vardır.

Eğer böyle bir itiraz yapılmazsa, mal üçüncü şahsın yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve bu husus ikinci bir ihbarname ile üçüncü şahsa bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir.

İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir.

Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri, menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur.

Her ne kadar Yerel Mahkemece, direnme gerekçesi olarak 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 78. maddesine dayanılmış ise de, bu hüküm haciz istemek hakkıyla ilgili olup, sıra cetveline dâhil edilen takip dosyalarında haciz isteme hakkının bulunup bulunmadığı ile alakası olmamakla uyuşmazlığın çözümünde bu madde hükmünün uygulama yerinin bulunmadığını da belirtmekte fayda vardır.

Yukarıda açıklandığı üzere, borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, alacak ve diğer haklarının haczi için kanun koyucu 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 89. maddesi hükmünü kabul etmiş; bu düzenleme ile üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi tebliğ edilmek suretiyle söz konusu mal, alacak ve hakların haczine imkân tanınmış, üçüncü kişiye de tebliğ edilen haciz ihbarnamelerine itiraz yolu açık tutulmuştur.

Haciz ihbarnameleri ile borçlunun borçlusu konumundaki üçüncü kişinin elinde o anda bulunan mal, alacak ve diğer hakların haczedilmesi mümkün olduğu gibi, borcun tamamen ödenmesine kadar geçecek sürede (aylık kira bedeli, yüklenici lehine tahakkuk eden hak edişler vb. gibi) üçüncü kişi nezdinde oluşacak, müstakbel alacakların da haczi mümkün kılınmıştır.

Nakit paranın haczinde, kural olarak taşınır hükümlerinin uygulanacağı hususunda ihtilaf yoktur. Borçluya ait nakit parayla karşılaşan icra memurunun, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 88 inci maddesi hükmü çerçevesinde bu parayıhaczedebileceği kesindir.

Mülkiyet hakkına konu oluşturabilecek bir taşınırdan söz edilebilmesi ise ancak Medeni Kanun'un eşya hukuku kitabı hükümleri çerçevesinde mümkündür. Buna göre, üçüncü kişinin elindeki bir paranın 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 89. maddesine göre değil de, taşınır hacizlerine ilişkin 88. maddesine göre haczedilmesinde, tıpkı taşınırlarda olduğu gibi, paranın somut olarak üçüncü kişi elinde mevcut olması gerekir. Bir örnekle açıklamak gerekirse borçlunun ileride bir otomobil alması ihtimaline binaen trafik siciline soyut bir şerh verilemeyeceği gibi, henüz mevcut olmayan bir paranın da taşınır hükümlerine göre haczine yasal olanak bulunmamaktadır.

Böyle bir haciz, icra memurunun parayı doğrudan muhafaza etmesi şeklinde yapılabileceği gibi, takip borçlusuna borçlu durumdaki üçüncü kişilere haciz yazısı yazılması suretiyle de yapılabilir. Bu haciz yazısı 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 88. maddesi kapsamında olup, 89. maddedeki haciz ihbarnamesi niteliğini taşımadığından, itiraz prosedürünün işletilmesi de mümkün değildir.

Açıklanan bu maddi hukuk kuralları, somut olay ortaya konularak değerlendirildiğinde;

Davalının alacaklı olduğu, Alanya 1.İcra Müdürlüğü'nün 2005/4130 Esas sayılı takipten önce, Alanya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/117-117 D.İş Esas ve Karar sayılı, 08.08.2005 tarihli ihtiyati haciz kararı ile borçlu M…

….. K…

……'in taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmiş, bu ihtiyati haciz kararından sonra yasal süresi içerisinde yukarıda belirtilen icra takibine başlanmış ve 10.08.2005 tarihli DSİ Bölge Müdürlüğü'ne yazılan ihtiyati haciz yazısı ile borçlunun hak ve alacakları üzerine haciz konulduğu belirtilerek, karar doğrultusunda borçlu adına tahakkuk edecek kamulaştırma bedeli üzerinde yapılacak kesintinin icra dosyasına gönderilmesi istenilmiş, bu yazıya karşılık ilgili kurumca 12.08.2005 tarihinde verilen cevapta, idareleri aleyhine Alanya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/1015 Esas sayılı tezyidi bedel davasının devam etmekte olup, kesinleşerek ödeme aşamasına gelinmesi durumunda ilgili yazının dikkate alınacağı bildirilmiş, Alanya 1.İcra Müdürlüğü'nce, DSİ Bölge Müdürlüğü'ne yeniden yazılan 25.09.2008 tarihli müzekkere ile, yukarıda bahsi geçen davanın kesinleşerek ödeme aşamasına gelmiş olması halinde, dosya borçlusu dava dışı M…

….. K…

……'in 25.09.2008 tarihi itibariyle faiz ve masraflar dahil borcunun, DSİ Bölge Müdürlüğü'nden olan hak ve alacağından borca yeter miktarının kesilerek, kesilen miktarın Müdürlüklerine gönderilmesi talep edilmiş, DSİ Bölge Müdürlüğü'nce verilen 15.10.2008 tarihli cevapta, tezyidi bedel davasının kesinleşerek henüz kurumlarına intikal etmediğini, karar kesinleşip kurumlarına intikal ettikten sonra, ödenek temin edilerek ödemenin yapılacağı bildirilmiş, 29.12.2008 tarihli tahsilat makbuzundan anlaşılacağı üzere dağıtıma konu para bu tarih itibariyle tahakkuk etmiş olup gerek 10.08.2005 takip ve ihtiyati haciz yazısı tarihinde tahakkuk etmiş bir alacağın bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bu sırada, davacının alacaklı olduğu, Alanya 2.İcra Müdürlüğü'nün 2005/3983 Esas sayılı dosyasından gönderilen 26.12.2008 tarihli yazı ile dosya borçlusu M…

….. K…

……'in Antalya DSİ 13.Bölge Müdürlüğü'nden gelecek para üzerine İİK.nın 100/III. maddesine göre iştirak haczi konulmasına karar verildiği belirtilerek, adı geçen borçlu için dosyalarına gelecek paranın alacaklısına ödenmeyerek dosya alacaklarının dikkate alınması istenmiş, Alanya 1.İcra Müdürlüğü'nce 26.12.2008 tarihinde bu yazıya verilen cevap ile borçlu M…

….. K…

……'in DSİ 13.Bölge Müdürlüğü'nden dosyalarına yatacak para üzerine iştirak haczi konulduğu bildirilmiş, 30.12.2008 tarihinde davaya konu sıra cetveli düzenlenmiş ve daha önce konulaniştirak haczinin bir geçerliliğinin bulunmadığı belirtilmiştir.

Her ne kadar Yerel Mahkemece, Alanya İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2008/949-971 Esas ve Karar sayılı, 17.12.2008 tarihli kararı ve Yüksek 12.Hukuk Dairesi'nin 2009/2056-9977 esas ve karar sayılı, 07.05.2009 tarihli onama ilamıyla, davalı tarafından uygulanan haciz işlemlerinin geçerli ve usulüne uygun olduğunun kesinleştiği kabul edilmiş ise de, bu kabul hatalı olmuştur:

Zira, İcra Mahkemesinin sınırlı bir inceleme yetkisinin vardır ve bu mahkemece verilen hükümler, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. İcra Mahkemesinin önüne başka bir şekilde gelen ve tarafları aynı olmayan bir şikayet hakkında, o İcra Mahkemesince verilen karar, eldeki dosya açısından bağlayıcı olamaz. Ayrıca, sıra cetveline şikayet yoluyla gelebilecek bir dava, başka usulde de hallolunamaz.

Yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alındığında, ihtiyati haciz için üçüncü kişiye yazı yazıldığında paylaşım konusu paranın henüz mevcut olmadığı ve olmayan bir para üzerine taşınır mallara ilişkin 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun 88.maddesi çerçevesinde haciz konulamayacağı açıktır. Davalının haczi yasaya uygun bir haciz olmayıp, Özel Dairenin bozma kararı bu nedenle yerindedir.

O halde, mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulması gerekir.

S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 06.07.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder