29 Mayıs 2015 Cuma

İstirdat Davası ve İstirdat Davası Şartlarının İncelenmesi - Kayıp Kaçak Bedelinin İstirdatına İlişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

İSTİRDAT (GERİ İSTEME) DAVASI

1. Genel Olarak

İstirdat davası, İİK'da (İcra İflas Kanunu) düzenlenmiş olmasına rağmen, uyuşmazlığı maddi hukuk bakımından sona erdirme amacına yönelik bir davadır. İstirdat davası, normal bir eda davası olup bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen paranın geri verilmesi istenir. Ne var ki, istirdat davasının şartı icra hukukuna dayanmaktadır: borçlunun, borçlu olmadığı bir parayı icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması şarttır.

Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir (2004 Sayılı İİK m. 72).

İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir (2004 Sayılı Kanun m. 72).

Borçlunun menfî tespit davası açmış olması halinde, bu dava sırasında ihtiyatî tedbir karan verilmemiş olması nedeniyle borç (alacaklıya) ödenmiş olursa, artık menfî tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (İİK m.72/4).

Borçlunun menfi tespit davası açmış olması halinde, bu dava sırasında ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması nedeniyle borç alacaklıya ödenmiş olursa, artık menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir.

Menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur (2004 Sayılı Kanun m. 72).

2. İstirdat davasının şartları

İstirdat davasının şartlarını icra hukukunda ve maddi hukukta düzenlenmiş şartları bulunmaktadır. Bunlar;

a. İstirdat davası için ilk şart, geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olmasıdır. Borcun bir kısmını cebrî icra tehdidi altında ödemiş olan borçlu, borcun, henüz ödenmemiş olan kesimi için menfi tespit davası, ödenmiş olan kesimi için de istirdat davası (aynı dava dilekçesi ile) açabilir.

b. Borcun cebrî icra tehdidi altında ödenmiş olması: İcra dairesine yapılmış olan ödemenin, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da itirazının kesin olarak kaldırılmış (m.68) olması yüzünden yapılmış olması gerekir (m.72,VII). Yani, borçlunun, ödeme emrine itiraz etmemesi veya itirazının kesin kaldırılması nedeniyle kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, bu parayı (borcu), gerek doğruca (nakden), gerek mallarının haczedilip satılması suretiyle cebrî icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerekir.

c. Borçlunun parayı doğrudan doğruya alacaklıya veya icra dairesine ödediği veya borçlunun haczedilen mallarının satılıp, bedelinin icra dairesine ödendiği tarihten itibaren bir (1) yıllık süre içinde istirdat davası açması gerekmektedir. Bu bir yıllık süre hak düşürücü süredir.

Av. Ferman Kaya


Kayıp Kaçak Bedelinin İstirdadına İlişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

YARGITAY 3.Hukuk Dairesi, Esas:  2014/10487, Karar: 2015/3072, Karar Tarihi: 26.02.2015

ÖZET: Mahkemece; kayıp-kaçak, dağıtım, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin davalı şirketçe faturalara yansıtılıp tahsil edilemeyeceği kabul edilip; sözü edilen bedellerin hesaplamaya dahil edilmeden, Yargıtay denetimine açık ve bilimsel verilere uygun şekilde, bilirkişiden alınacak ek rapor doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı 21.05.2014 Tarih, 2013/7-2454 E. 2014/679 K.

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili, dava dilekçesinde; taraflar arasında, ticarethane elektrik aboneliği sözleşmesi yapıldığını; abonelik ilişkisi devam ederken, 19.08.2010 tarihinde, müvekkilinin işletmesinin bulunduğu bölgenin hemen yanında 2207 seri numaralı trafo merkezinde yer alan sayaçların davalı şirket tarafından yerinde değiştirildiğini ve eski sayacın kontrol edilmek üzere laboratuvara gönderildiğini; 18.10.2010 tarihli laboratuvar sonuçları ve sayaç muayene talep ve sonuç formunda, müvekkilinin, sözde kaçak elektrik kullandığı tespitine varılarak, 3.007,00 TL kaçak ve 180.740,50 TL eksik tüketim bedeli tahakkuk ve tahsil edildiğini; kaçak elektrik kullanılmadığını ileri sürerek, kaçak tespit tutanağı sonucunda tahakkuk ettirilen faturaların iptali ile şimdilik haksız olarak ödenen 50.000 TL'nın faiziyle birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmektedir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda; kaçak elektrik tüketim ve kaçak ek tahakkuklarına, dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli, iletim bedeli dahil edilerek hesaplama yapılmıştır. Ayrıca, bilirkişi raporunda, hesap edilen bedele, kayıp-kaçak bedelinin ilave edilip edilmediği hususunda bir açıklık da yoktur.

Uyuşmazlık; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmeti bedellerinin, kaçak kullanım bedeline ilave edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, kanunla verilen yetkiye dayanarak; 11/08/2002 gün ve 24843 sayılı Resmî Gazetede; “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”, “Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ” ve “Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği” ni yayımlamış, sonrasında ise yönetmeliklerin uygulanması için çıkardığı kurul kararları, tebliği ve ikincil mevzuat uyarınca lisans sahibi şirketler elektriği kullananlardan davaya konu edilen bedelleri tahsil etmişlerdir.
Ancak, yukarıda açıklandığı üzere tebliğler ve yönetmeliğin dayanağı olan 4628 ve 6446 sayılı Kanunlarda, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir tarife ve fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.

Elektrik dağıtım şirketlerinin EPDK kurul kararları ve tebliğleri çerçevesinde, elektrik kullanan abonelerin faturalarına yansıtarak aldıkları, kayıp-kaçak, perakende satış hizmeti, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin elektrik enerjisi kullananlara (sanayi, ticarî ve mesken abonelerine) aktif tüketim bedeli dışında ek bir mali yük ve külfet getirdiği izahtan varestedir. Oysaki; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73. maddesi gereğince; vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı da ortadadır. Nitekim elektrik faturalarına yansıtılan %2 TRT payı da kanunla getirilmiş ve kanunun verdiği açık ve şeffaf yetkiye dayanarak tahsil edilmektedir.

Elektrik Piyasası Kanunun temel amaçları çerçevesinde getirildiği ve EPDK kurul kararları ve tebliğleri gereğince alınan; kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin; vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı, ayrıca Elektrik Piyasası Kanununun düşük maliyetli enerji temini ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasası oluşturulması ilkelerine uygun düşmemektedir.

Nitekim; kayıp-kaçak bedeli hakkında verilen ve Dairece de benimsenen HGK'nun 21/05/2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından kaçak kullanmak (hırsızlanmak) suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaştığı da söylenemez.

Bundan ayrı olarak; elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan dağıtım şirketlerine aittir.

Öte yandan, nihai tüketici olan abonenin; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, eş söyleyişle şeffaflık bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. 

Ne var ki, davaya konu bedeller ile ilgili olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerinin de, Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulü de mümkün değildir. 

Hâl böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek, kayıp-kaçak, dağıtım, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin davalı şirketçe faturalara yansıtılıp tahsil edilemeyeceği kabul edilip; sözü edilen bedellerin hesaplamaya dahil edilmeden, Yargıtay denetimine açık ve bilimsel verilere uygun şekilde, bilirkişiden alınacak ek rapor doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.


Sonuç: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.02.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder