15 Haziran 2015 Pazartesi

Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkilerinin 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunundaki Düzenlenişi ve Uygulaması

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda ve Uygulamada Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 77 - 82'nci maddeleri arasında borcun kaynağının üçüncü bir türü olan sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri düzenlenmiştir.

1. Sebepsiz Zenginleşmenin Koşulları

TBK'nın 77'nci maddesinde genel olarak: "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür."


"Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur." şeklinde düzenlenmiştir.

Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için;

a- bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, 
b- zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması, 
c- zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması,
d- vukubulan iktisabın (çoğalmanın) sebepsiz iktisap kuralları dışında, özel bir hukuk kuralına dayanılarak iadesi mümkün olmaması gerekir.

Madde hükmünde de görüleceği üzere sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. 

Sebepsiz Zenginleşmenin Şartları:

Birinci şart; taraflardan birisinin mal varlığında bir eksilmenin vuku bulmasına karşı, diğerinin mal varlığında bir çoğalmanın gerçekleşmiş olmasıdır. Bir mal varlığındaki eksilme, aktifin azalması ya da pasifin çoğalması şeklinde olabileceği gibi, aktifin çoğalmasına ya da pasifin azalmasına engel olma yoluyla da gerçekleşebilir.

Bu hususa ilişkin olarak Yargıtay bir kararında:
"Muhdesat tapuda kayıtlı değilse veya mahkemeden aidiyet konusunda hüküm alınmamış ise; satış sırasında muhdesat nedeniyle meydana genel değer fazlalığı nazara alınaz. Ancak, Yargıtay’ın ilgili dairelerince ve Hukuk Genel Kurulu’nca diğer paydaşlar yönünden muhdesat bedeli sebepsiz iktisap olarak nitelendirilmiş olmakla BK.nun 61. maddesi hükümlerine göre bedeli istenebilir. Nedensiz zenginleşme iddiası ise yemin dahil her türlü delil ile ispat edilebilir. Diğer taraftan, içtihadı birleştirme isteğine esas tutulan kararlarda iade borcunun paylılığın giderilmesi sırasında yapılan satış sonucu elde edilen gerçek değer ile giderlere katlanılmamış olunması halinde taşınmazın satılmasına elde edilecek değer arasındaki farkı geçemeyeceği, giderlere katlanmamış paydaşlardan bu farktan paylarına düşen miktardan daha fazla bir talepte bulunulamayacağı kabul edilmiştir.Bu açıdan olaya yaklaşıldığında, davanın nedensiz zenginleşmeye dayanan bir geri alma istemi niteliğini taşıdığı yönü ortaya konulmalıdır. Gerçekten taşınmazın satımı ile muhdesat bedeli, davalıların mal varlığına girerek onları zenginleştirmekte, buna karşın, davacının (muhdesat) üzerindeki ekonomik yararları son bularak onun mal varlıkları yoksullaşmaktadır" (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2006/6649, K: 2006/6836, T: 1.6.2006).
  
İkinci şart; sözü edilen eksilmeyle çoğalma arasında bir illiyet bağının bulunmasıdır.

Üçüncü şart; yine sözü edilen azalmayla çoğalmanın haklı bir sebebe dayanmamasıdır. Taraflardan biri, diğerine hükümsüz bir sözleşme gereğince misli mahiyette bir şey vermişse muteber olmayan sebebe dayanan bir iktisap söz konusudur. Sözleşmedeki şekil noksanlığı, fiil ehliyetsizliği, imkansızlık, hukuka veya ahlaka aykırılık, muvazaa gibi sebepler, butlan sebebiyle kazandırmayı geçersiz kılan sebepler olduğundan bu durumlarda kazandırma geçerli hukuki sebebe dayanmamaktadır. 

Dördüncü şart; vukubulan iktisabın (çoğalmanın) sebepsiz iktisap kuralları dışında, özel bir hukuk kuralına dayanılarak iadesi mümkün olmamalıdır. Zira böyle bir imkan varsa artık sebepsiz iktisap kuralları değil, sözü edilen özel kurallar uygulanır. İadenin; istihkak davası, haksız inşaat sebebiyle tazminat davası, sözleşmenin ifası davası, sözleşmeden dönme sebebiyle iade davası, vekaletsiz iş görmeye dayanan iade davası gibi yollarla gerçekleştirilmesi mümkünse, artık sebepsiz iktisap kurallarına başvurulamaz ( Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, İstanbul 1993, s. 734-738 ).  Bu tür işlemlerde amaç; davalının edindiği çoğalma sonucu, tüm malvarlığında meydana gelen artışın iadesinden ibarettir (Hukuk Genel Kurulu E. 2013/13-1018 K. 2014/508 T. 9.4.2014)."

Sebepsiz zenginleşme davasının tali nitelikli olduğuna ilişkin Yargıtay kararı:
“Sebepsiz zenginleşmede ise; sadece mal varlığındaki eksilmenin giderilmesinin talep edilmesi söz konusudur. Sebepsiz zenginleşme alacaklıya 2. derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Mal varlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez. Bunun bir sonucu olarak da, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunması olanaklı değildir. Nitekim, aynı ilkeler HGK.nun 13.6.2007 tarih, 2007/18-330 E. 2007/350 K. ve HGK.nun 17.2.2010 tarih, 2010/13-93 E. 2010/88 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.” (3. Hukuk Dairesi E. 2013/16221 K. 2014/608 T. 20.1.2014).


2. Borçlanılmamış Edimin İfası Halinde

TBK m. 78/1 hükmüne göre: "borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir."

Bu hususla ilgili olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında şöyle hüküm kurmuştur: “somut olayda hatalı ödemeye dair olarak ortada, salt hatalı ödeme işlemi bulunmakla, idarenin bu işlem sebebiyle sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak, genel mahkemede dava açması olanaklıdır. Ortada bir şart tasarruf bulunmadığından, şart tasarrufun varlığı halinde uygulanacak ilkelerin somut olay yönüyle uygulama yeri yoktur. Öyle ise, söz konusu ödeme davalı yönünden nedensiz zenginleşme olup, burada, idare hukukunun idari kararların geri alınmasıyla ilgili kurallarının uygulanmasına olanak yoktur. Hal böyle olunca, hiçbir hukuki dayanağı olmayan, şart tasarrufa da konu olmayan hatalı ödemelerin, borçlar hukukunun sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri alınmasına karar verilmesi gerekir” (Hukuk Genel Kurulu E. 2013/3-590 K. 2014/117 T. 19.2.2014).

Geçersiz sözleşmede sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak geri istemeye ilişkin Yargıtay kararı: 

“Somut olayda, davacı, davalılar C., G., V. ve E. Y. adlarına kayıtlı taşınmazı diğer davalı M. K.'den haricen satın alarak, dava dışı 3.kişiye sattığı, tapunun intikalini bu kişiye sağlayamayınca da, hakkında açılan tazminat davasında akidi olan üçüncü kişiye ödediği bedeli taşınmazı satın aldığı M. K.'den istemiştir. Bu husus mahkemeyle Özel Daire'nin kabulünde olduğu gibi, kesinleşen mahkeme kararı ile de kabul edilmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere, taşınmaz satımına dair sözleşmelerin tapu sicil memuru huzurunda düzenlenmesi gerekmekte olup, bu zorunluluğa uyulmaması, sözleşmeyi geçersiz kılar. Sözleşmenin geçersiz kabul edilmesi halinde ise, herkes akidine ödediği bedeli, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca talep edebilir. Bu durumda, davacı kendi akidi olan davalı M.'tan dava dışı 3.kişiye ödediği bedeli değil, davalı M.'a harici satış sözleşmesi gereğince ödediği bedeli denkleştirici adalet ilkesi gereğince ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle talep edebilir. Dava dışı 3.kişiyle aralarındaki sözleşmeyi ifa edememesi sebebiyle ödediği daha fazla olan bedeli davalıdan talep edemez. Davacı "çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, davalı M.'la aralarındaki harici satış sözleşmesi gereğince ödediği bedeli, az önce belirtilen ilkeler doğrultusunda denkleştirici adalet ilkesi gereğine talep etmesi mümkün olup, mahkemenin bu yöne dair direnmesi doğru değildir” (Hukuk Genel Kurulu E. 2013/13-1018 K. 2014/508 T. 9.4.2014).

Gerçekleşmeyen sebebe dayalı zenginleşme haline ilişkin Yargıtay kararı:

“Uyuşmazlık, dava konusu gecekondu arsalarının zilyetlerine tahsis edilmesi için yapılan duyuru sonucu davalı belediyenin belirlediği banka hesabına yatırılan paranın tahsisinin yapılmaması nedenine dayalı olarak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi istemine ilişkindir. Taşınmaz sonradan Kepez Belediyesi sınırları içinde kalmış ve 3030 sayılı Kanun hükümlerine göre bu taşınmaza ilişkin tüm hak ve borçların Kepez Belediyesine geçtiği belirtilmiş ise de, bedeli tahsil eden davalı Belediye olduğu takdirde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade ile sorumlu olacaktır. 

Dosyada mevcut davalının cevap ihtarnamesinde; arsa bedeli ödenmesi hususunda belediye kararı bulunmadığı halde, bazı gecekondu sahiplerinin Antalya Belediyesinin Pamukbank Şarampol Şubesindeki banka hesabına belediyenin bilgisi dışında para yatırdıkları hususu kabul edilmiştir. Somut olayda, dava konusu paranın yatırıldığı “K... Altı Mah. Arsa Konut Yapı Koop.'ne ait hesap” ile davalı Belediye arasında hukuki, fiili ve organik bağ bulunup bulunmadığı hususları araştırılmadığı gibi, hesapta bulunan paranın nereye aktarıldığı, kimler tarafından kullanıldığı da belirlenmemiştir. Öyle ise mahkemece, yukarıda zikrolunan hususlar araştırılarak, taşınmazın sonradan Kepez Belediyesi sınırları içinde kalmış ve bu taşınmaza ilişkin tüm hak ve borçların Kepez Belediyesine geçtiği belirtilmiş ise de, bedeli tahsil eden davalı Belediye olduğu takdirde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade ile sorumlu olacağı gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı nitelendirme sonucu davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir” (3. Hukuk Dairesi E. 2013/4104 K. 2013/5835 T. 4.4.2013).

Bu hususta diğer önemli bir husus da sözleşme geçersiz ise sözleşmeye dayanılarak cezai şartın istenemeyeceği hususudur.

TBK 78/2: "Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez."

TBK 78/3: "Borç olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri saklıdır."

3. Geri Vermenin Kapsamı

3.1. Zenginleşenin yükümlülüğü

TBK m. 79 hükmüne göre: "Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür.

Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür."

Bu hususlara ilişkin aşağıda verilen Yargıtay kararlarında görüleceği üzere geri verilmesi istenen şey para borcu ise borçlunun elinden çıkmış olsa dahi geri verilmesi istenebilir.

"...dava tarihinden çok önce yapılan imalatlar sebebiyle sebepsiz zenginleşme borçlusunun ( davalıların ) bu imalatın yapıldığı tarihte ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği kabul edilemez. Sebepsiz zenginleşme sebebiyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın mal varlığının diğer tarafın mal varlığı aleyhine çoğalması gerekir. Bu azalma ve çoğalma davaya konu taşınmazda davacının payının satılması sonucunda el çektirildiği tarihte gerçekleşir. Bu durumda, imalatın davacı tarafından yapılan kısmın tespitiyle davacı tarafından iade edildiği tarih itibariyle davalıların sebepsiz zenginleşme miktarının belirlenmesi konusunda inceleme yapılarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece, belirtilen konularda yeterli araştırma yapılmadan yazılı şekilde hükmü kurulması doğru görülmemiştir (3. Hukuk Dairesi E. 2012/18071 K. 2013/1298 T. 29.1.2013).

“BK.nun 63.maddesinde “Haksız olarak bir şeyi istifa eden kimse, onun istirdadı zamanında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği miktar nispetinde red ve iade ile mükellef değildir.” hükmüne amirdir. Ne var ki; iadesi gereken borç para borcu olup, iadesi zamanında borçlunun elinden çıkmış olması veya harcanarak tükenmiş olması, borçlunun iade yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamaları bu yöndedir. Dosya kapsamından, davalının; fazla mesai ücreti aldığı ve aldığı miktarı iade etmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır” (3. Hukuk Dairesi E. 2013/1234 K. 2013/2533 T. 19.2.2013).

3.2. Giderleri İsteme Hakkı

TBK'nın 80'inci madde hükmüne göre: "Zenginleşen iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde bulunandan isteyebilir.

Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut olan değer artışının ödenmesini isteyebilir.

Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri geri vermeden önce ayırıp alabilir."

4. Geri İstenememe

TBK'nın 81'inci maddesi hükmüne göre: "Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebilir."

“Dava, gayri meşru birleşme sırasında davacı tarafından davalıya yapılan para yardımı ile alınan mesken tapusunun iptali ile davacı adına tescili olmadığı takdirde davalının sebepsiz zenginleştiği bedelin tahsili isteminden ibarettir. Tarafların iki sene nikahsız birlikte yaşamaları nişanlanma mahiyetinde olmayıp meşru olmayan bir amacın elde edilmesi için harcama yapıldığı kabul edilmelidir. Borçlar Kanunu'nun 65. maddesine göre gayri ahlaki bir amacı sağlamak için verilen şeylerin geri verilmesi mümkün değildir. Nişanın bozulmasında hediyelerin iadesi ile ilgili hükümlerin böyle bir durumda uygulanması mümkün değildir. Davanın reddine karar verilmesi gerekir” (13. Hukuk Dairesi E. 2006/355 K. 2006/6349 T. 24.4.2006).

“Davacının babasına ait iş yerinde çalışması ve elde ettiği geliri babasına vermesi, evin yapım işi ile fiilen ilgilenmesi ahlaki bir görev ve borcun yerine getirilmesidir. Öğretide ve Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre "AHLAKİ BORÇLAR" rıza ile ilgilisine ödenebilen dava edilemeyen borçlardandır” (7. Hukuk Dairesi E. 2006/463K. 2006/459 T. 23.2.2006).

5. Zamanaşımı

TBK m. 82'de: "Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir."

Sebepsiz zengileşme davasında zamanaşımı hususunu Yargıtay aşağıdaki şekilde tartışmıştır.

“Dava konusu talebi oluşturan sebepsiz zenginleşme davalarında B.K.nun 66. maddesine göre; iade alacaklısının geri alma hakkının varlığını öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 yıl sonra nedensiz zenginleşmeden doğan iade istemi zamanaşımına uğrar. Bir yıllık süre zarar görenin mal varlığındaki eksilmeye yol açan eylem ve işlemin haksız olduğuna kesin olarak kanı bulunduğu ve mal varlığındaki eksilmenin miktarıyla haksız edinenin şahsını tam olarak öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. 10 yıllık süre ise iade borcunun doğduğu andan itibaren işlemeye başlayacaktır” (3. Hukuk Dairesi E. 2012/19205 K. 2013/2280 T. 14.2.2013).

“Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı davalarda, bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı kamu kurum ve kuruluşları açısından, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir. Somut olayda; mahkemece, dava açmaya yetkili kişi ya da organının öğrenme tarihi olan 31.12.2007 tarihinden dava tarihi olan 01.02.2008 tarihine kadar bir yıllık sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; dava tarihine kadar geçen sürede, zamanaşımı süresi dolmamıştır. Bu nedenle davanın esasına girilip, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir” (3. Hukuk Dairesi E. 2013/21171 K. 2014/795 T. 22.1.2014).

Av. Ferman Kaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder