19 Haziran 2015 Cuma

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik) Nedeniyle Boşanma Davası ve Bu Hususa İlişkin Yargıtay Kararları

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik) Nedeniyle Boşanma

1- Genel Boşanma Nedenleri

4721 Sayılı Medeni Kanun'da boşanma nedenleri genel ve özel nedenler olmak üzere iki şekilde düzenlenmiştir. Genel boşanma nedenlerinden biri olan "anlaşmalı boşanma" çekişmesiz bir boşanma şekli olarak düzenlenmişken "evlilik birliğinin sarsılması" çekişmeli bir boşanma nedeni olarak Medeni Kanun (MK) m. 166/1 ve 2'nci fıkralarında düzenlenmiştir. Söz konusu MK m. 166'ya göre: 

"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmışş olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. 

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. 

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. 

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir." 

2- Boşanma Davasında Yetkili Mahkeme

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri  veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir (4721 sayılı Yasa m. 168). Yerleşim yeri, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir (4721 sayılı Yasa m.19).

Boşanmada yargılaması, MK'da düzenlenmiş olan kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir (4721 sayılı Yasa m. 184).

3- Boşanma Davasında Hakimin Rolü ve Talepler

Hakim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz. Hakim, bu olgular hakkında gerek resen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hakimi bağlamaz. Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder. Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz. Hakim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır (4721 sayılı Yasa m. 169).

Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hakim boşanmaya veya ayrılığa karar verir. Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez. Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir (4721 sayılı Yasa m.170).

Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir (4721 sayılı Yasa m. 174).

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir (4721 sayılı Yasa m. 174).

Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz (4721 sayılı Yasa m. 175).

4- Boşanmanın Sonuçları

Boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hakimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir (4721 sayılı Yasa m. 173).

Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. Koca, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.

Davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir (4721 sayılı Yasa m. 166).

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir (4721 sayılı Yasa m.166).

Av. Ferman Kaya



Bu hususlara ilişkin Yargıtay Kararları


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas:  2012/3577, Karar: 2012/5902, Karar Tarihi: 15.03.2012

Özet: Olayda mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan sebeple isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
(4721 sayılı Medeni Kanun md. 166). 

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği düşünüldü: 

Karar: Bir kısım davacı tanıklarının beyanlarında geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam ettiği gibi, bir kısım davacı tanık beyanlarında geçen olayların sebep, saik, yer ve zamanı belli değildir. Açıklanan sebeplerle davacı tanık beyanlarına dayanılarak boşanmaya karar verilemez. Toplanan delillerden evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davalı eşine şiddet uygulayan, tehdit ve hakaret eden başka kadınla yaşayan ve çocuk sahibi olan davacı koca tamamen kusurludur. 

Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı iradeyle sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (Medeni Kanun md. 166/2). 

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan sebeple isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. 

Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile, 15.03.2012 tarihinde karar verildi.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas:  2012/2-528, Karar: 2012/1189, Karar Tarihi: 12.12.2012

ÖZET: Özel dairece "...taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı kocanın boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davasının reddi doğru bulunmamıştır." gerekçesiyle karar bozulmuş, yerel mahkeme kararında direnmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara göre Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmuştur.

(4721 sayılı Yasa m. 166) 

Dava: Taraflar arasındaki "boşanma ve nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akşehir Asliye Hukuk Aile Mahkemesi'nce asıl boşanma davasının reddine, birleşen nafaka davasının kabulüne dair verilen 18.11.2009 gün ve 2008/162 E., 2009/709 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 13.12.2010 gün ve 2010/4606-20917 sayılı ilamı ile; 

(...1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı kocanın, kadın tarafından açılan birleşen nafaka davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-davalının, kendi boşanma davasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı-davalı kocanın eşine şiddet kullandığı, hakaret ettiği, eşinin hamileliğinde ve doğumunda ilgilenmediği, birlik görevlerini yerine getirmediği; davalı-davacı kadının da, eşinin ilk evliliğinden olma ergin olmayan çocuğuna hakaret ettiği, onunla ilgilenmediği, evine karşı ilgisiz olup, mahrem hayatlarını başkalarına anlattığı ve güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği gerçekleşmiştir. Bu duruma göre, evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı kocanın boşanma davasının kabulü ile boşanmaya (TMK. md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davasının reddi doğru bulunmamıştır...)

gerekçesiyle hüküm boşanma yönüyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

TEMYİZ EDEN: Davacı H. vekili 

Karar: Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Asıl dava boşanma, birleşen dava ise, nafaka istemine ilişkindir.

Mahkemece, "davacı tanıklarının tutarsız, samimi olmayan; davacı tanıkları H., S., M. ve T.'nin görgüye dayalı beyanlarının bulunduğu ancak bu tanıkların beyanlarının ise davalı tanığı R. ve davacının anne babasının beyanları ile çeliştiği, bu nedenle davacı tarafından yönlendirilmiş olabileceği şüphesiyle bu tanıkların beyanlarına itibar edilmediği, diğer tanık beyanları ve deliller birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasındaki geçimsizliğin davalıdan kaynaklanmadığı, ortak hayatın çekilmez hale gelmesinde davalının bir kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından boşanma talebinin reddine, ayrı yaşama hakkına sahip davalı ve müşterek çocuk lehine tarafların sosyal ekonomik durumları ve hakkaniyet ilkesi gereği nafaka verilmesi gerektiği> gerekçesiyle asıl boşanma davasının reddine, birleşen nafaka davasının ise kabulüne dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılan nedenlerle, nafaka yönüyle hüküm onanmış, boşanma yönüyle ise bozulmuştur.

Özel Dairece birleşen nafaka davasına yönelik temyiz itirazlarının reddiyle hükmün bu yönüyle onanmasına, ancak asıl boşanma davası yönüyle yukarıda yazılı gerekçeyle davacı yararına bozulmuş; yerel mahkemece, asıl boşanma davası yönüyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme hükmünü davacı vekili, temyiz etmiştir.

Taraflar arasındaki birleşen nafaka davasında verilen hüküm kesinleşmiş olmakla uyuşmazlık dışıdır.

Uyuşmazlık; toplanan delillere göre, tarafların eşit kusurlu mu yoksa davacının tam kusurlu mu olduğu, buradan varılacak sonuca göre de evlilik birliğinin temelinden sarsılması olgusuna dayalı tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekip gerekmediği, noktalarında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı H. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.12.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas:  2011/2-294,Karar: 2011/362,Karar Tarihi: 25.05.2011

Özet: Olayda, toplanan delillerden evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda eşine hakaret eden, evden kovan ve bağımsız ev temin etmeyen kocanın ağır kusurlu davranışlarına karşılık, eşine hakaret eden davacı-davalı kadın da az da olsa kusurludur. Davalı-davacı kocanın boşanma davası yönünden koşulları oluşmuştur. Davalı-davacının boşanma davasının da kabulüne karar vermek gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki "karşılıklı boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sincan 1. Aile Mahkemesince, davalı-karşı davacı B. K.’ün davasının reddine, davacı-karşı davalı S. K.’ün davasının kabulüne dair verilen 30.12.2008 gün ve 2008/345 E., 2008/825 K. sayılı kararın incelenmesi davalı-karşı davacı B. K. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 28.04.2010 gün ve 2009/6351 E., 2010/8431 K. sayılı ilamı ile; 

(…Toplanan delillerden evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda eşine hakaret eden, evden kovan ve bağımsız ev temin etmeyen kocanın ağır kusurlu davranışlarına karşılık, eşine hakaret eden davacı-davalı kadın da az da olsa kusurludur. Davalı-davacı kocanın boşanma davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluşmuştur. Davalı-davacının boşanma davasının da kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davacı-karşı davalı kadının da az da olsa kusurlu olduğunun mahkemenin de özel dairenin de kabulünde olması karşısında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 166/2. maddesi koşulları oluşmakla davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekmesine göre,

Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı-karşı davacı B. K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder