16 Haziran 2015 Salı

İşçi Alacaklarında Zamanaşımı ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda Zamanaşımının Düzenlenişi

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'ndaki Zamanaşımı Hükümlerinin İşçi Alacakları Çerçevesinde İncelenmesi

1- Türk Borçlar Kanunu'nda Zamanaşımı 

Türk Borçlar  Kanunu'nda (TBK) zamanaşımı hususu 146 ile 161'inci maddeler arasında düzenlenmiştir. TBK m. 146 hüküne göre: "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir." Genel ilke bu olmakla birlikte farklı kanunlarda düzenlenmiş zamanaşımı sürelerinin bulunabileceğini de dikkate almak gerekir. 

TBK m. 147'de hangi hallerde beş (5) yıllık zamanaşımın uygulanacağı düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre: 

Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:


a. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.

b.  Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.

c. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.

d. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.

e. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.

f. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.


TBK m. 147/1 hükmünde açıkça belirtildiği üzere "...ücret gibi dönemsel edimler" beş yıllık zamanaşımına tabidir.

2- Zamanaşımı Hükümlerinin İşçi Alacaklarına Etkisi

TBK'nın zamanaşımı hükümlerini işçi alacakları açısında değerlendirdiğimizde, işçinin kıdem ve ihbar gibi hakları 10 yıllık zamanaşımına tabi olacaktır. Ücret, fazla mesai gibi dönemsel edimlerde TBK m. 147/1 hükmü uygulama imkanı bulacak ve beş (5) yıllık zamanaşımı dikkate alınacaktır.

Av. Ferman Kaya


İşçi alacaklarında zamanaşımına def'iine ilişkin aşağıdaki Yargıtay kararlarını inceleyebilirsiniz.


Yargıtay 9.Hukuk Dairesi
Esas: 2000/6455
Karar: 2000/8972
Karar Tarihi: 21.06.2000


ÖZET: Davalı işveren ek davada zamanaşımı itirazında bulunduğuna göre beş yıllık zaman aşımına tabii olan fazla mesai ve tatil ücreti alacaklarının ek dava tarihine göre son beş yıl öncesine ait olan kısımlarının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir. Ek davaya konu edilen fazla mesai ve tatil alacaklarının ek dava tarihine göre son beş yıl dışında kalan ve zamanaşımını uğrayan kısımlarının hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

(818 S. K. m. 126)

Dava: Davacı, kıdem ve kötü niyet tazminatları, fazal çalışma ve yıllık izin ücreti ile tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Davalı işveren ek davada zamanaşımı itirazında bulunduğuna göre BK'nin 126. maddesi uyarınca beş yıllık zaman aşımına tabii olan fazla mesai ve tatil ücreti alacaklarının ek dava tarihine göre son beş yıl öncesine ait olan kısılarının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir. Yazılı şekilde ek davaya konu edilen fazla mesai ve tatil alacaklarının ek dava tarihine göre son beş yıl dışında kalan ve zamanaşımını uğrayan kısımlarının hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.6.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.




Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas:  2013/22-1444

Karar: 2014/1022

Karar Tarihi: 10.12.2014


ÖZET: Bozma ilamına konu ilk karara esas alınan 31.01.2012 tarihli bilirkişi raporunda davalı vekilinin zamanaşımı def'i dikkate alınarak fazla çalışma alacağı ve genel tatil alacaklarının hesaplanmasında dava tarihinden önceki 5 yıllık süre dikkate alınarak 15.04.2005-30.06.2009 tarihleri arasındaki dönem için hesaplama yapıldığı, 15.04.2005 tarihinden önceki taleplerin zamanaşımına uğradığı kabul edilerek davacı vekilinin zamanaşımı def'inin değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle bozma ilamında yer alan maddi hataya dayalı bu bölümün bozma metninden çıkarılması gerekir.

(4857 S. K. m. 41)

Dava: Taraflar arasındaki "işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 2.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.02.2012 tarih 2010/251 E. 2012/115 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 30.11.2012 gün ve 2012/6836 E. 2012/26969 K. sayılı ilamı ile; 

(... Davacı vekili, müvekkilinin 1977-30.06.2009 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarını talep etmiştir. 

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. 

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 

Mahkeme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir. 

1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, hizmet süresi ve buna bağlı olarak işçilik alacaklarının hesaplanması noktasında toplanmaktadır. 

Dosya içeriğine göre, davacının hizmet süresi 15 yıl 9 ay 10 gün olarak tespit edilerek işçilik alacakları hesaplanmıştır. Davacının davalı şirkette çalıştığı ve 01.06.1993-31.08.2002 tarihleri arasında sigortasının şirket sahibi S. H. tarafından yatırıldığı anlaşılmaktadır. Ancak davacının 20.12.2002-30.06.2009 tarihleri arasında çalışıp çalışmadığının tespiti dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. 

Davacının çalışma süresi ihtilaflıdır. Davalı yan davacının 31.08.2002 tarihinde emekliye ayrıldıktan sonra çalışmadığını savunmuştur. Yine davacının müracaatı üzerine iş müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda da işçinin çalışma olgusunun kesin olarak tespit edilemediği, hizmet tespiti davası açması gerektiği tespit edilmiştir. Davacının emeklilik sonrası çalıştığına ilişkin tek delil davacının amcasının oğlu olan tanığın beyanıdır. 

Mahkemece çalışma süresinde bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Bilirkişi bu çalışma süresini SSK belgelerini dayanak aldığını belirtmiştir. Oysa dosyada bulunan SSK belgelerinde davacının 31.08.2002 tarihinden sonra kayıtlara geçmiş hizmeti bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının hizmet süresinin kesin olarak tespiti gereklidir. Mahkeme ya davacıya hizmet tespiti davası açması için süre vermeli ve bu davanın sonucu beklemeli ya da davacının hizmet süresinin tespiti için tanıklar yeniden çağrılarak bu konuda ayrıntılı beyanları tespit edilmeli ve davacının çalıştığını iddia ettiği dönemde şirket adına yaptığı işlemler getirtilerek bütün deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme sonucu yazılı gerekçe ile verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 

2-Davalı yan yargılama aşamasında husumet itirazında bulunmuştur. Kayıtlara göre davacı 31.08.2002 tarihinden önce şahıs işverenliğinde çalışmışsa diğer deyimle işvereni farklı ise davalı gösterilen işverenle arasındaki ilişkinin mahiyeti (işyeri devri, iş sözleşmesinin devri gibi) araştırılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi de hatalıdır. 

3-Ayrıca davalı taraf hesaplanan işçilik alacakları ile ilgili zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece zamanaşımı defi yönünden ek rapor alınarak hesaplamaya gidilmesi gerekirken istek ile ilgili bir değerlendirme yapılmaması hatalıdır...), 

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

Karar: Dava, iş akdinin feshi nedenine dayalı ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. 

Davacı vekili, müvekkilinin yakını olan (S. H.) S... Turz. Taş. Seyh. Acn. Taah. İnş. Tic. A.Ş'nin iş yerinde 1977 yılında işe başladığını, 31.08.2002 tarihinde emekli olduğunu ve emekli olduktan sonra sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiği 30.06.2009 tarihine kadar yönetici sıfatıyla çalışmaya devam ettiğini, emekli olduğu zaman hak ettiği kıdem tazminatı ve diğer tüm alacakları ödenmediği gibi çalışmalarının SGK'na asgari ücretten bildirilerek Kurumun prim alacağı kaybına sebebiyet verildiğini, davacı günde 4 saatten az olmamak üzere fazla mesai yaptığını, yıllık izin kullandırılmadığı gibi hakettiği yıllık izinlerinin ücretinin de ödenmediğini, bayramlarda iki gün dışında sürekli çalıştırıldığını, bayram resmi tatil ve hafta tatili izin ücretinin de ödenmediğini belirterek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili ve UBGT ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

Davalı şirket vekili, davacının davalı şirkette değil S. H.'nun yanında çalıştığını sigorta kayıtlarından bu durumun anlaşılacağını bu nedenle husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacının ilk çalışma döneminin 1977-1988 arası olduğunu, bu döneme ilişkin işten ayrıldığı 1988 yılında kendisine kıdem tazminatı başta olmak üzere tüm alacaklarının ödendiğini, alacakları ödenmese bile ücret alacakları için 5 yıllık, kıdem tazminatı için 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, zamanaşımına uğrayan alacakların reddi gerektiğini, davacının daha sonra 1993 yılında S. H.'nun yanında çalışmaya başladığı ve emekliye ayrıldığı 2002 yılına kadar devam ettiğini, davacıya emekli olduktan sonra 5.516,70 TL kıdem tazminatı ve diğer tüm işçilik alacaklarının ödendiğini, davacının kıdem tazminatı dışındaki alacakları yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacı 2002 yılında emekli olduktan sonra taraflar arasında yeniden iş ilişkisi kurulmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. 

Mahkemece; davacının 01/06/1993-31/08/2002, 20/12/2002-30/06/2009 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı ve 15 yıl 9 ay 10 gün hizmet süresinin bulunduğu kabul edilerek bilirkişi aracılığı ile alacaklarının hesaplandığı, SGK kayıtları ve BÇM raporuna göre davacının davalı işyerinde çalıştığı, S. H. ile S... A.Ş. işyerinin aynı olduğunu ve davacının iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuş, mahkemece, işçi alacaklarının ispatı ve kazanılması için hizmet tespiti davasının şart olmadığı, SGK kayıtları ve tanık beyanları ile tespit edilen süreler yönünden bilirkişinin hesap yaptığı çalışmanın kabul edildiği, husumet itirazı yapan davalı tarafın iyi niyetli olmadığı, işçinin işe alındığını bileceği, tüm kayıtları düzenleyen ve elinde tutarın ise işveren olduğu, işçinin S... A.Ş.'de çalıştırıldığı, ancak bu şirketin sahibinin şahsi işçisi gibi gösterildiği, işçinin bunu bilmesinin mümkün olmadığı, doğru işyerinin S... A.Ş. olduğu, zamanaşımı itirazının da ilk kararda değerlendirildiğini, bunun davanın başında tespiti zor olduğu için delillerin toplanması ile bilirkişi zamanaşımına göre tespit yaptığı ve açıkça raporunda dile getirtildiği için ortada değerlendirilmeyen bir zamanaşımı itirazı bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir. 

Direnme kararını temyize davalı vekili getirmiştir. 

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının 2002 yılı sonrası çalışmaları yönünden mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı kayıtlarında davalı şirket adına bildirilmiş çalışma bulunmadığından davalı şirket ile dava dışı S. H. arasında iş sözleşmesi veya iş yeri devri ilişkisi bulunup bulunmadığı konusunda araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği ve davalı şirketin zamanaşımı def'i yönünden mahkemece değerlendirme yapılıp yapılmadığı noktalarında toplanmaktadır. 

I- Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararının 1 ve 2 nolu bentlerinde yer alan bozma nedenlerine uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 

II- Özel Daire bozma ilamının 3 numaralı bendinde yer alan "Ayrıca davalı taraf hesaplanan işçilik alacakları ile ilgili zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece zamanaşımı def'i yönünden ek rapor alınarak hesaplamaya gidilmesi gerekirken istek ile ilgili bir değerlendirme yapılmaması hatalıdır" yönündeki bozma nedenine gelince; 

Bozma ilamına konu ilk karara esas alınan 31.01.2012 tarihli bilirkişi raporunda davalı vekilinin zamanaşımı def'i dikkate alınarak fazla çalışma alacağı ve genel tatil alacaklarının hesaplanmasında dava tarihinden önceki 5 yıllık süre dikkate alınarak 15.04.2005-30.06.2009 tarihleri arasındaki dönem için hesaplama yapıldığı, 15.04.2005 tarihinden önceki taleplerin zamanaşımına uğradığı kabul edilerek davacı vekilinin zamanaşımı def'inin değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle bozma ilamında yer alan maddi hataya dayalı bu bölümün bozma metninden çıkarılması gerekir. 

Sonuç: A- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararının 1 ve 2 nolu bentlerinde gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince bozulmasına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 

B- Yukarıda (II).maddede açıklanan nedenlerle, bozma ilamının 3 nolu bendinde yer alan “Ayrıca davalı taraf hesaplanan işçilik alacakları ile ilgili zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece zamanaşımı defi yönünden ek rapor alınarak hesaplamaya gidilmesi gerekirken istek ile ilgili bir değerlendirme yapılmaması hatalıdır.” şeklindeki bölümün bozma metninden çıkarılmasına, 10.12.2014 gününde oyçokluğu ile, karar verildi.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas:  2013/9-1645
Karar: 2014/651
Karar Tarihi: 14.05.2014

ÖZET: Somut uyuşmazlıkta, işyeri puantaj kayıtlarında işe giriş ve çıkış saatleri belirtilmeden haftada 6 gün çalışıldığının kayıtlı olduğu dikkate alındığında, fazla çalışma olgusu, kesin delillerle değil, tanık beyanlarıyla kanıtlanmıştır. Bu durumda, bilirkişi raporunda belirlenen fazla çalışmadan, %30 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak, fazla çalışma ücreti alacağının tespit edilmesi gerekirken, puantajların saat kayıtlarını ihtiva etmemesi ve sadece çalışılan günler olarak tanzim edilmiş olmasının sonuca etkisi olmadığı gerekçesiyle kararda direnilmesi isabetsizdir.

818 S. K. m. 43, 44, 161, 325) (9. HD. 18.07.2008 T. 2007/25857 E. 2008/20636 K.) (9. HD. 11.02.2010 T. 2008/17722 E. 2010/3192 K.) (YHGK. 04.02.2009 T. 2009/9-2 E. 2009/48 K.) (YHGK. 04.11.2009 T. 2009/9-419 E. 2009/475 K.) (YHGK. 05.05.2010 T. 2010/9-239 E. 2010/247 K.) (YHGK. 06.04.2011 T. 2010/9-748 E. 2011/60 K.) (YHGK. 27.04.2011 T. 2011/9-41 E. 2011/237 K.) (YHGK. 14.11.2012 T. 2012/9-844 E. 2012/794 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <işçilik alacağı> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14. İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.04.2011 gün ve 2009/219 E. 2011/301 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 30.06.2011 gün ve 2011/26756 E.-2011/19745 K. sayılı ilamı ile;

(...Davacı Tarım İşletmesi Müdürlüğünde çalıştığını taraflar arasında akdedilen T.İ.S'in 18 inci maddesinde toplu iş sözleşmesi kapsamında olan işçilerin çalışma sürelerinin günde 7,5 saat, haftada 45 saat olduğunu ancak bu sürelere uyulmayıp fazla çalıştırıldığını iddia ederek fazla çalışma ücretlerinin hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı kurum vekili davacının günlük aktif olarak 7.5 saat çalıştığını yaptığı fazla mesailere karşılık ücretlerini ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığı bordrolarla aldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay'ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay 9.HD. 12.11.2009 gün, 2009/ 15176 E, 2009/ 31514 K.; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/ 25857 E, 2008/ 20636 K.). Ancak, fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.

Dairemiz kararlarında fazla çalışma ücretlerinden yapılan indirim kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla davalı tarafın kendisini avukatla temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği ifade edilmişse de (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/ 17722 E, 2010/ 3192 K.) işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusu arttırdığı aşamada mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı bilenememektedir. Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekalet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş ve her türlü indirimden kaynaklanan red sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsiz sonuçlara yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda fazla çalışma asıl alacaktan indirim sebebiyle red vekalet ücretine hükmedilmekte ancak Borçlar Kanununun 161/son, 325/son maddeleri ile 43 ve 44 üncü maddelerine göre ve yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açmaktadır. Konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde bir kurala yer verilmediğinden Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma alacağından yapılan indirimler nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.

Dairemize mahkemelerden (ör. Ankara ve Ceyhan) temyiz incelemesi için gelen dosyalardan değişik Tarım İşletmelerinde çalışan işçilerin 11.06.2007 tarihine kadar 2 vardiya halinde 07.00-19.00, 19.00-07.00 ya da 06.00-18.00, 18.00-06.00 arasında dönüşümlü olarak çalıştıkları, 2007 yılından sonra üçlü vardiya sistemine geçildiği anlaşılmıştır. Davalı işverenlik davacıların her ne kadar yukarıda belirtilen saatler arasında çalıştıklarını doğrulamışsa da bu sürelerin tamamının çalışılarak geçmediğini, ara dinlenmelerin uzun olup fiilen 7,5 saat çalışıldığını ayrıca ücretlerin davacılarca ihtirazi kayıt konulmadan kabul edildiğini, işçilerin bu şekildeki çalışmalarına karşılık olarak yıpranma tazminatı ödendiğini savunmuştur.

Benzer mahiyette daha önce mahkemelerce verilen kabul kararları fazla çalışma ücreti kayıtlara dayanmıyorsa %30 hakkaniyet indirimi ve yıpranma tazminatının mahsubu yapılmışsa dairemizce onanmıştır. (Dairemizin, 2008-12737 E. 2008-9819 K. sayılı ilamı )

Somut olayda davacının 12 saatlik iki vardiyalı sistemle çalıştığı, kurum tarafından sunulan puantajlarda hangi saatler arasında çalışıldığının görünmediği, sadece çalışılan günlerin belirtildiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece hakkaniyet indirimi yapılmaması hatalıdır.

3-Uygulamada birliğin sağlanması açısından varsa davacıya ödenen yıpranma tazminatının da fazla çalışma ücretinin toplamından mahsup edilmesi de gerekecektir.

Bu nedenlerle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Karacabey Tarım İşletmesi Müdürlüğü Sığırcılık Şubesinde çalıştığını, TİS'in 18 inci maddesinde toplu iş sözleşmesi kapsamında olan işçilerin çalışma sürelerinin günde 7,5 haftada 45 saat olduğunu, ancak bu çalışma düzeninin çobanlar, kahya, kahya yardımcıları, küçük evcil hayvanlar şubesindeki bakıcılar kır korucuları bakımından geçerli olmadığı, bu işçilerin çalışma sürelerinin günün değişik zaman dilimlerinde fiilen yapılan aralı ve fasılalı hizmetlerin icabı olarak yürütüleceğinin belirtildiği, davacının günlük çalışma süresinin 06-18 veya 18-06 olarak yürütüleceğinin belirtildiğini ve davacının günlük çalışma düzeninin 01.01.2008 tarihine kadar devam ettiğini, davacının yapmış olduğu fazla mesailerine karşılık fazla mesai ücreti ödenmediğini belirterek, ödenmeyen fazla mesai ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının günlük aktif olarak 7.5 saat çalıştığını, yaptığı fazla mesailere karşılık ücretlerini ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığı bordrolarla aldığını, davacının her gün 12 saat çalışmış kabul edilmesinin mümkün olmadığını beyanla, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, tanık anlatımları ve puantaj kayıtlarına göre davacının haftanın 6 günü çalıştığı ve haftalık 18 saat fazla mesai yaptığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, davacıya ödenen yıpranma tazminatının da fazla çalışma ücretinin toplamından mahsup edilmesine işaret eden 3 nolu bozma nedenine uyulup, hesaplanan fazla çalışma alacağından hakkaniyet indirimi yapılması gereğine işaret eden 2 nolu bozma nedenine direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, fazla mesai ücretinden %30 hakkaniyet indirimi yapılması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, takdiri delil kanıtlanan fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği Yargıtay kararlarında istikrarlı uygulama halini almıştır. Fazla çalışma ücretinden indirimi öngören bir yasal düzenleme olmasa da, bir işçinin günlük normal çalışma süresinin üzerine sürekli olarak, fazla çalışma yapması hayatın olağan akışına aykırıdır. Hastalık, mazeret, izin gibi nedenlerle belirtilen şekilde çalışılamayan günlerin olması kaçınılmazdır. Böyle olunca fazla çalışma ücretinden bir indirim yapılması gerçek duruma uygun düşer.

Nitekim, fazla çalışma iddiasının takdiri delil kanıtlanması durumunda hakkaniyet indirimi yapılması gerekeceği hususu Hukuk Genel Kurulu'nun 04.02.2009 gün 2009/9-2 E., 2009/48 K.; 04.11.2009 gün 2009/9-419 E. 2009/475 K.; 05.05.2010 gün 2010/9-239 E. 2010/247 K.; 06.04.2011 gün 2010/9-748 E. 2011/60 K.; 27.04.2011 gün 2011/9-41 E. 2011/237 K.; 14.11.2012 gün 2012/9-844 E. 2012/794 K. ve 19.06.2013 gün 2012/9-1685 E 2013/852 K. sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.

Somut uyuşmazlıkta, işyeri puantaj kayıtlarında işe giriş ve çıkış saatleri belirtilmeden haftada 6 gün çalışıldığının kayıtlı olduğu dikkate alındığında, fazla çalışma olgusu, kesin delillerle değil, tanık beyanlarıyla kanıtlanmıştır. Bu durumda, yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda bilirkişi raporunda belirlenen fazla çalışmadan, %30 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak, fazla çalışma ücreti alacağının tespit edilmesi gerekirken, puantajların saat kayıtlarını ihtiva etmemesi ve sadece çalışılan günler olarak tanzim edilmiş olmasının sonuca etkisi olmadığı gerekçesiyle kararda direnilmesi isabetsizdir.

O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 s. Kanunun 30. maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen <Geçici Madde 3> atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/3 üncü fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder